Bu güne dair aklıma pek çok şey geliyor. Gelgitler yaşıyorum yine, düşüncelerim arasında. Zaten beni ben yapan da hızlı ve aynı anda çok şey düşünmek değil mi? Ben buna "düşünce ishali" de diyorum. Yersiz ve zamansız, bir anda geliyor ve geçiyor. Bazen de geçmiyor, uzunca bir süre devam ediyor.
Anneler gününü kendi çocuklarım hariç, tanıdıklarım, öğrencilerim, veliler, arkadaşlarım ve sosyal çevremden insanlar kutladılar. Ama kendi doğurduklarımdan ses yok. Evet, bu günü kendileri belki önemsemiyorlardır, ama benim önem verdiğimi bildiklerinden, yapmacık da olsa insan bir öpücük olsun bekliyor. Dünya da bu kadar acı varken bir günün önemi varmı? Ama gündelik hayatımıza acılar içinde devam ediyorsak, şatafatlı olmayan, bir öpücükle dahi kutlanabilen bu günde hatırlanmak istiyor insan... Henüz bu günün bitmesine 4 saat daha var. Eve gittiğimde neler olacak, göreceğiz bakalım.
Bana gelince... Tanıdığım herkese küçük küçük hediyeler alasım, herkesi mutlu edesim, onların mutluluğu ile mutlu olasım var. Sonra diyorum ki, benim onları düşündüğüm kadar onlar beni düşünüyor mu? Tabi ki hayır. Öyle olsa idi, bu saate kadar benim aklımdan geçenleri onlar bana yapmış olurlardı. Ama her ailede, arkadaşlar arasında, işyerinde insanları mutlu etmeye çalışan biri vardır ya, sanırım o biri benim.
Sözün özü, buruk, hayal kırıklığı ve üzgün olarak bu günü tamamlayacak mıyım? Yoksa çocuklarım beni yanıltacaklar mı? Daha bir hafta önce bana söylenen "dünyaya gelmeyi ben istemedim, beni sen istediğin için doğurdun" cümlesini hazmedebilmiş değilim. Bu yüzden 1 haftadır kırgın ve üzgünüm kızıma. Zaten öncesinde de oğlumdan duymuştum benzer bir cümleyi. Bakmak zorundaymışım ben ona, kendi isteği ile dünyaya gelmediği ve ben onu kendim istediğim için doğurduğumdan. Tüm çocuklar annelerine (babalara değil, bize) benzer laflar söylüyorlar mı acaba? Zira ben hiç söylemedim de...
Hayır, bunlar zamane çocuklar bahanesinin arkasına sığınmasın hiç kimse. Düşünceli, kibar, ahlaklı ve saygılı olmak zamana göre değişmiyor. İnsan düşünebilen bir mahlukat. İstedikleri ve işlerine geldikleri konularda gayet düşünceli olabiliyorlar. Bir anda organize olup, işlerini halledebiliyorlar.
Sözün özü dedim, ama bitiremedim... Bir nevi dertleşme diyedir sözün uzaması. O zaman analık zor zanaat dostum, istifa da edilmeyen, e-di-le-me-yen, diyelim ve noktayı koyalım.
ŞU AN BURADA OLUP, KÜÇÜK BİR NEFES ALIP YENİDEN DÖNSEM KEŞMEKEŞE... Evet anne olmayı ben seçtim. Ama onlar-çocuklarım- dünyaya gelmeyi seçmediler. Ve her defasında bunu bana karşı kullanıyor olmaları beni çok yoruyor. Sanki kalbime bıçak saplanıyor. Alt tarafı kızımdan 1 fincan kahve istedim. Ve şaka bile olsa, o cümleyi haketmedim. Ben anneme bir defa "beni doğurmasaydın" demedim. "ben gelmek istemedim, beni sen dünyaya getirdin, bakmak zorundasın" demedim, demem. Peki bu cümleler bana neden söyleniyor? Önce oğlum, şimdi kızım. Ve ben dünden beri ara ara ağlıyor, mide ağrısı yaşıyor ve yaşama sevincimi kaybediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder