Ana içeriğe atla

Fakirim...


Kimseye söyleyecek lafım yok. Sözlerim sadece kendime...

Hayat sadece giyinmek, yemek, ev süslemek mi? İnsanlar bu kadar zenginleştiler mi? Biz bu kadar zenginleştik mi? Cebimizdeki son paraya gidip kıyafet ya da evimize eşya alıyoruz. Neden ??

Fakir evlerde var bu ülkede.. Fakir insanlar..Fakir çocuklar... Onların hüzünlü gözleri var.. Ama çocuklar işte.. Kötü düşüncelerden uzak.. Saf.. Sevgi dolu..

Havadaki yağmur kokusundan olsa gerek, melankolik oluşum.. İçimde hüzün.. Aklımda düşünceler...




Kimi görsem üzgün, "ne derdi var acaba" diyorum hemen.. Kötü düşünemiyorum kimse için.. Sol yanım tutuyor bazen, düzene karsı çıkasım geliyor.  Sakin ol diyor kalbime huzur veren bir ses... Sen benim kulumsun...


Onlar marka giymiyor.. Bizim ergenler gibi "ordan alalım, burdan alalım" demiyorlar. "bu pantalondan arkadaşımda da var, ben bunu giymem" demiyorlar.. "Üşümeyelim, hasta oluruz, okula gidemeyiz" der onlar..

Kim demişse ne güzel demiş, "asıl mutluluk fakir ama hayalleri olan insandadır " diye..

İhtiyacının dışında aldığımız herşey lüks değilmidir? Çok mu lüks yaşıyoruz ne? Evet, artık lüks yaşıyoruz. Memlekette "ben fakirim" diyen, bir daha düşünsün..

15 milyon insan var memleketimde.. 15 milyon ekmek kavgası demek bu..
Babalar var evine ekmek götürmek zorunda olan.. Analar var çocuğunun kıyafetini yamalayan halâ..
 Ve gençlerimiz var, eğlenmesi gerekirken, çalışmak zorunda olan..

Ve çocuklarımız var, okula giderken giyecek kıyafeti olmayan. HAYIR, okulda sivil kıyafete hayır !


Yaşlı insanlarımız var, bir ekmek parası için çalışan.. Belki emeklisi bile olmadığı için ve mecburiyetten.. Yalnız... Yaşlı... Muhtaç...

Bir zamanlar birinin aşkı, çocuğunun kahraman babası, arkadaşlarının vazgeçilmeziydi belki.. Ya şimdi ?

Ne fedakardır onlar... Ama anlamayız biz de
ana-baba olana kadar... Eli öpülesidir hepsi....




İki lira fazla kazanma isteğiyle hala çalışan emekliler belkide onlar.. Zaman zor... Geçim zor... Ölmek bile zor artık... Parası olmayana mezar bile zor...



Güne umutla başlayıp, elindekileri bitirme telaşına düşerler... Oysa evlerinde oturup dinlenmek değilmidir onların da hakkı? Bir ömrün yorgunluğunu atmak değilmidir artık hayatın son deminde?

Neden ordasın ? Yokmu sana bakanın? Çalışmak ayıp değil de keyfinden mi oturdun sokağın kenarına ?

Ah eli öpülesi... Aaaaah eli öpülesi.... Sen utanma ! Seni darlanma! Allah seni de görüyor meraklanma...






Bahar partisine gidemeyelim... Baby Shower yapamayalım.... Instagramda yeni aldığımız ayakkabıyı paylaşamayalım... Evimize ıvır zıvır alamayalım... Demet Akalının bebeğini merak etmeyelim... Magazinden uzak kalalım... Kendimiz olalım... 

Etrafımıza bakalım... Yaşanan hayatları görelim... Empati kuralım.... Onları anlamaya çalışalım... Yanından geçtiğin bu adama tepeden bakma, NE yaşanmışlıkları vardır onunda...Otur yanına... Hisset... 




Yorumlar

  1. Merhaba. Güzel bir yazı olmuş. Haklısın aslında söylediklerinde de... İnsan hüzünleniyor düşününce.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneyle Pazar

Bu sıcak İstanbul cumartesisinin öğleden sonrasında, annemle incirlideki cumartesi pazarına gidelim dedik. Aslında annem dedi, bende onu yalnız göndermemek için ona eşlik ettim. Annem alması gerekenleri aldı, bense sadece hava adım :) Pazar güzeldi, fiyatlar da güzeldi, alışveriş hepsinden güzeldi. Makinamı taşımaya üşendiğim için, cep telefonumla birkaç kare çektim. Akşam geldiğimde Zeroş hastalandı. Midesini üşütmüş sanırım. Evde bi telaş, bi telaş.. Ayağına sıcak su torbası ve birazda nane-limon ile rahatladı. Ha tabi kusması da rahatlamasına yardımcı oldu. Dolaptan soğuk su içerse olacağı buydu elbet. Birkaç gün diyetteyiz sonuç olarak. Soğuk ve abur-cubur yok :)

Bayram 2.gün gezisi

Bayramın 2.günü kahvaltıya eşimin kuzeni olan ablamıza gidecektik, o da hadi kahvaltıya Küçük Çamlıca da buluşalım dedi. Bizde sabah 9 da atlayıp motora gittik oraya. Saat 10 gibi ordadık ve 3 e kadar da kaldık. Gezdik, çay içtik, dinlendik. Yani parkın boş olmasının keyfini çıkardık :) Sonra yine bir arkadas ziyareti (üsküdar da ) ve eve dönerken de canım arkadasım Beyhan'ın evine bir ziyaret. Eve dönüp misafir ağırlama ve sonunda yorgunluktan ölerek uykuya dalmaaa :) Ablaların gelmesini beklerken eşimin vizöründen bennn..  Kavaltı ve çaaay Parktan bir kaç kare.. Görümcem ve kızım da konu mankenlerim oldu :)  Köprüden bakış Bu  da Beyhanımın sofrası :) Sonuç : Karnımız bugünde doydu :))

ANNELİK

ŞU AN BURADA OLUP, KÜÇÜK BİR NEFES ALIP YENİDEN DÖNSEM KEŞMEKEŞE... Evet anne olmayı ben seçtim. Ama onlar-çocuklarım- dünyaya gelmeyi seçmediler. Ve her defasında bunu bana karşı kullanıyor olmaları beni çok yoruyor. Sanki kalbime bıçak saplanıyor. Alt tarafı kızımdan 1 fincan kahve istedim. Ve şaka bile olsa, o cümleyi haketmedim. Ben anneme bir defa "beni doğurmasaydın" demedim. "ben gelmek istemedim, beni sen dünyaya getirdin, bakmak zorundasın" demedim, demem. Peki bu cümleler bana neden söyleniyor? Önce oğlum, şimdi kızım. Ve ben dünden beri ara ara ağlıyor, mide ağrısı yaşıyor ve yaşama sevincimi kaybediyorum.