Ana içeriğe atla

Rengarenk Bir Yaz

Abi bu moda dedikleri şey ne kadar da tuhaf. Asla giymem denen kıyafetleri bile giydirebiliyor moda takipçilerine. Şahsen, asla moda diye bir kıyafet alıp giymemiş biri olarak, giyenlere de şaşmıyor değilim. Düşünsenize, "pişti" olma ihtimalini ? Ya da birinin "aaa bu kıyafetten benimde var" diyen biri, insanı bir anda nasıl da altüst edebiliyor. Klişe bir laf olsa da seviyorum "moda kendine yakışanı giymektir " :)

Bu sene tüm renkler moda. Yani sokaklar da karnaval var. Kombin yapıcaz diye göz zevkimizi bozmazlar umarım :) Ben yine sportif sportif takılıcam galiba. Zira o "neon" renkler hiç bana göre değil. Pasteller bir derece ama o turuncu ve sarılar... Cıx.. Gardrobumda olmayacaklar arasındalar :)
 Ben siyah insanıyım arkadaş.

Bu senenin  moda renkleri nelermiş bakalım..


 Turuncular...
 Bal Rengi...
 Beyaz...
 Mint...
 Kanarya Sarısı
 Kum Rengi...
 Lavanta...
 Limon Sarısı...
 Macun Bej...
 Mavi..

 Mint...
 Mürekkep mavisi..
 Kırmızı...
 Sardunya...
 Sütlü Çikolata...
 Sümbül...
 Ten ....
 Yeşim...
 Zeytin Yeşili...
 Çimen....
 Şakayık...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneyle Pazar

Bu sıcak İstanbul cumartesisinin öğleden sonrasında, annemle incirlideki cumartesi pazarına gidelim dedik. Aslında annem dedi, bende onu yalnız göndermemek için ona eşlik ettim. Annem alması gerekenleri aldı, bense sadece hava adım :) Pazar güzeldi, fiyatlar da güzeldi, alışveriş hepsinden güzeldi. Makinamı taşımaya üşendiğim için, cep telefonumla birkaç kare çektim. Akşam geldiğimde Zeroş hastalandı. Midesini üşütmüş sanırım. Evde bi telaş, bi telaş.. Ayağına sıcak su torbası ve birazda nane-limon ile rahatladı. Ha tabi kusması da rahatlamasına yardımcı oldu. Dolaptan soğuk su içerse olacağı buydu elbet. Birkaç gün diyetteyiz sonuç olarak. Soğuk ve abur-cubur yok :)

Bayram 2.gün gezisi

Bayramın 2.günü kahvaltıya eşimin kuzeni olan ablamıza gidecektik, o da hadi kahvaltıya Küçük Çamlıca da buluşalım dedi. Bizde sabah 9 da atlayıp motora gittik oraya. Saat 10 gibi ordadık ve 3 e kadar da kaldık. Gezdik, çay içtik, dinlendik. Yani parkın boş olmasının keyfini çıkardık :) Sonra yine bir arkadas ziyareti (üsküdar da ) ve eve dönerken de canım arkadasım Beyhan'ın evine bir ziyaret. Eve dönüp misafir ağırlama ve sonunda yorgunluktan ölerek uykuya dalmaaa :) Ablaların gelmesini beklerken eşimin vizöründen bennn..  Kavaltı ve çaaay Parktan bir kaç kare.. Görümcem ve kızım da konu mankenlerim oldu :)  Köprüden bakış Bu  da Beyhanımın sofrası :) Sonuç : Karnımız bugünde doydu :))

ANNELİK

ŞU AN BURADA OLUP, KÜÇÜK BİR NEFES ALIP YENİDEN DÖNSEM KEŞMEKEŞE... Evet anne olmayı ben seçtim. Ama onlar-çocuklarım- dünyaya gelmeyi seçmediler. Ve her defasında bunu bana karşı kullanıyor olmaları beni çok yoruyor. Sanki kalbime bıçak saplanıyor. Alt tarafı kızımdan 1 fincan kahve istedim. Ve şaka bile olsa, o cümleyi haketmedim. Ben anneme bir defa "beni doğurmasaydın" demedim. "ben gelmek istemedim, beni sen dünyaya getirdin, bakmak zorundasın" demedim, demem. Peki bu cümleler bana neden söyleniyor? Önce oğlum, şimdi kızım. Ve ben dünden beri ara ara ağlıyor, mide ağrısı yaşıyor ve yaşama sevincimi kaybediyorum.